31 Mart 2008 Pazartesi

Leyleği havada gördüm: İsviçre

Fransa’da ikamet etmenin gezginlik meyvelerini yemeğe başladım. İşte ‘4 günde 4 şehir’ etkinliği ile gezdiğim Grenoble Cenevre Lozan ve Basel’den izlenimlerim. Fotoğraf makinesiz olmaz artık diyerek bi fotoğraf makinesi edindim sonunda ama yola çıkmadan önce elime geçmediğinden toplama fotolarla idare edicez yine. Antika yol arkadaşım Sinan’da da siyah beyaz film takılı bir fotoğraf makinesi vardı, bazı sanatsal denemeler yaptıktan sonra bitirip yeni film alamadığımızdan ondan da pek istifade edemedik.

‘Grenoble zaten oturduğun şehir be adam, bi de gezdik diye onu mu anlatıyorsun’ diyeceksiniz belki ama hakikat o şekilde olmuyor. Mesela sizler oturduğunuz şehri geziyor musunuz, tarihi yerlerine gidip bilgi alıyor musunuz? Müzelerini gezip tepelerine tırmanıyor musunuz? Yapıyorsanız aferin size:) Ben gezmek için birilerinin gelmesini bekliyordum. Nitekim Sinan gelince biraz gezdik. Gece yürürken caddelerde, nehir kenarında lunapark ışıkları gördük ve ışıklara giderek lunaparka ulaştık nitekim. Geceye damgasını vuran lunapark etkinlikleri: hava üfüren masa oyunu, at yarışı oyunu, waffle ve buz devri filmindeki scrat karakterinin oyuncağını almak için yukardan indirilen kepçe elle çalışan makineye, oyuncağın ederinden fazla para atıp da oyuncağı alamamız oldu.







Scrat


Ertesi sabah bizi bekleyen sürpriz kar oldu, geldiğimden beri görmediğim kar yağışı bu seyahatimiz boyunca peşimizi bırakmadı. Şehre en yakın tepede La Bastille denilen vakti zamanında kale-koruma amaçlı yapılmış bir yapı var. Oradan aynı zamanda bütün şehri görmek de mümkün ama yağışlı havada tırmanmak anlamlı olmayacağından, teleferikle çıksak bile bu kar kıyamette şehri seyredemeyeceğimizden vazgeçtik ve müzeye gitmeye karar verdik. Tabi müze bi tane değil burda: tarihi, sanatsal ve doğa konulu olmak üzere üçe ayırabiliriz müzeleri. Doğa müzesini es geçtik. İkinci dünya savaşını konu alan güzel bir savaş müzesi gördük ama onu da sonraya bıraktık ve sanat müzesine gittik :) Tabi bizden bekleneceği şekilde bazı tablolara bakıp ‘bu ne ki bunu ben de yaparım’ şeklinde tepkiler verdik. En anlamadığımız ise adamın birinin kareli defterine çizdiği bir eğriyi tablo olarak niye astıkları idi :) Ama o bir sergi imiş, kalıcı eserlerin olduğu bölüme geçince keyfimiz yerine geldi. Boyu beş metreye varan 500-600 yıllık tablolar ve envai çeşit heykeller enfesti.

Müzeyle ilgili size link de vereyim dedim ama çok anlamlı olmayan ve sadece fransızca sayfalar. Ama Wikipedia Grenoble bağlantısı fena değil. Genel olarak bir şehre gitmeden önce Wikipedia’ya göz atmak yerinde oluyor. Alt kısmında turizm sayfaları da var, oralardan kalacak yer v.b. işlerine girilebiliyor. http://en.wikipedia.org/wiki/Grenoble


İsviçre genel:

Yüzölçümü: 41000 km2, aşağı yukarı Konya kadar.
Nüfusu: 7.5 milyon civarı


















Yerel idare bölgeleri olan kantonlar var (26 taneymiş). Farklı kurallar geçerli olabiliyor kantonlarda. En belirgin farklılık (veya zenginlik diyelim) dil. Dört tane resmi dil var: Almanca Fransızca İtalyanca ve Romanş. Aşağıdaki haritada bu dillerin ağırlıklı konuşulduğu bölgeler var. Ama bu bölgedesiniz, burda bu dil geçer diye bir zorlama yok. Ülke genelinde, paketlerin üzerinde, anonslarda birden fazla dil kullanılıyor. Bunun dışında hemen herkes ingilizce biliyor desek yanlış olmaz herhalde.
























İngilizce kursu ilanı gördük bi tane. İlanda ingilizce öğrenmek ister misiniz demiyordu, Wall Street İngilizcesi öğrenmek ister misiniz diyordu. Yani ingilizce konuşuyorsunuz da doğru mu güzel mi konuşuyorsunuz bakalım diyor. Fransa ile İsviçre arasında belirgin bir fark bu dil konusu. İsviçre’de senelerce kalıp belli bir dil öğrenmeden dönebilirsiz. Sadece ingilizce ile yaşamınız devam eder, ancak Fransa’da uzun süre kalıp da Fransızca öğrenmemek zor. Eğer çokuluslu biryerde çalışıyorsanız benim bulunduğum bir yer gibi, işyerinde ingilizce ile idare edebilirsiniz belki ama sokağa çıktığınızda, otobüse bindiğinizde, ekmek alırken, maça giderken, restoranda ihtiyaç duyar ve zamanla öğrenirsiniz. Zaten anladığım kadarıyla Fransa’da devletten ingilizce eğitimi ile ilgili zorlayıcı bir adım yok. Biz ‘bir lisan bir insan iki lisan iki insan’ sloganıyla büyüdük, özellikle genç nüfus için ingilizce bilmemek bir eksiklik diye düşünerek yaşıyoruz. Adamlar pek oralı değil, daha iyi anlaşabilmek için ingilizce biliyor musunuz diye sorduğumda çok rahat ‘ingilizce bilmiyorum/konuşmuyorum’ diye cevap veriyorlar. Bizde olsa maalesef deriz, üzgünüm deriz, ingilizce bilen birini ararız etrafımızda.

Biraz düşününce anlayışla karşılıyorum. Dünya dili olmayı 60-80 sene önce ingilizceye kaptıran bir millet Fransızlar. (2. Dünya savaşı, süper güç ABD ve yakın zamanda internet). Yani Fransa’nın bir yerinde yabancı biriyle iletişim kurulacaksa neden ingilizce olsun ki, Fransızca da düşünüyor olabilirler(di son yıllara kadar). Çok saçma değil aslında, İngiltere’ye gidince ordaki herhangi birinden Almanca Fransızca Türkçe :) konuşmasını bekliyor muyuz? Dolayısıyla sadece Fransızca ile çok ileriye gidemeyecekleri dünyaya açılamayacakları bilinci fazla gelişmemiş ve yabancı dil bilmemek en azından uluslar arası bir amaç (ithalat, ihracat, bankacılık, turizm v.b.) taşımayan biri için eksiklik olarak görülmüyor. Bu açıdan ingilizceyi daha kolay benimsemiş milletlere göre, misal Hindistan, uluslar arası alanda rekabet sağlayamayacaklardır diye düşünüyorum. Ama sanılmasın ki burda ingilizce bilen yok ya da bilse de konuşan yok, öyle değil. Sonuçta ben büyük bir şehirde bile değilim. Türkiye’de Eskişehir’e gittiğinizde markete girip ingilizce konuşmanız da mümkün değil sonuçta, ama elbette ingilizce bilenler var ve gerekirse de konuşmaktan çekinmiyorlar. Sadece daha gelişmiş bir ülke olduğu için Fransa’da çoğu insan İngilizce biliyordur diye düşünmemek lazım.

Neyse konuyu Fransaya çevirdik yine, İsviçre’den bahsedelim biraz da. Çok uluslu kimlik kendini heryerde belli ediyor. Cenevre’de Lozan’da Basel’de yürürken kendinizi hostelde gibi hissediyorsunuz. Her renk her dil her çeşit. Yaşayanların %50 si kendisini belli bir dine bağlı görüyor. Geri kalanı Tanrının veya bir gücün varlığını kabul etmekle birlikte bir dinin mensubu değiller veya direkt ateistler (nüfusun %10u). Tabi insan düşünmeden edemiyor, bu kadar insanı birarada tutan tek dil tek din yok, nasıl biraradalar, nasıl tek bayrakları var ve bu kadar benimsemiş durumdalar, nasıl İsviçreliyim diyorlar? Sadece refah seviyesinin yüksek olması mı sağlıyor bunu? Doğudaki insanlar geçim derdine oldukları için mi din için etnik köken için birbirlerini öldürüyorlar? Biraz garip değil mi, yaşam derdine olan insanların daha canla başla işlerine sarılıp hepberaber olup kalkınmak için uğraşmaları gerekmez miydi? Refah seviyesi yüksek ülkelerde bu kavramların kavga sebebi olması gerekmez miydi? Türkiye’de insanlar neden ‘sen din düşmanısın sen şeriatçısın’ ‘sen milliyetçisin sen vatan hainisin’ diye birbirlerine giriyorlar? Neden gelecek için hepberaber çalışamıyorlar? İstedikleri gelecek farklı olduğu için mi? İsviçre’de politikayı kendi çıkarlarına alet eden yok mu? İsviçre’de kadrolaşma yok mu?

Evet konu bi türlü gezdiğimiz şehirlere gelmedi :) Normal aslında çünkü gezerken de gezdiğiniz gördüğünüz güzelliklerin yanısıra bunları düşünüp duruyorsunuz.


Cenevre

Fransızcada ve İngilizcede Geneve diye yazılıp Cenev/Cenive diye okunuyor. İtalya’daki Genoa diye yazılıp, Cenova diye okunan yerle karıştırmamak gerekir :)

Fevkalade çokuluslu bi yer, pek çok uluslar arası örgütün merkezi burda. (ör: WHO World Health Org. ILO: International Labour Org.). Yalnız belki de bu yüzden ben çok sevemedim. Sanki hep dünya bişeyinin merkezinde gibi hissettiriyor. Finansal kuruluşlar, organizasyonlar falan. İnsanlar şık, herkes ingilizce konuşuyor. Sanki bir ülkeyi gezer gibi değil de, tüm dünyaya ait biyeri gezer gibi. Şu ana kadar gezdiklerim arasında bana en çok bunu hissettiren yerdi. İngiltere ve Amerika’ya gitmedim, belki orlarda da benzer bir his olur.

Bi de çok sayıda köpeği olan ve onunla gezen insan var. Köpek dediysek tabi bizdeki köpekler gibi değil, süs köpeği gibi. Pıtı pıtı yürüyorlar. İnsanlar giyecek dükkanlarına restoranlara falan hep köpekleriyle girip çıkıyorlar. Üzerine basmayayaım diye dikkat etmek gerekiyor :) Sanki biraz takı amaçlı kullanıyorlar gibi geldi bana. ‘Benim de köpeğim bu. Güzel köpek değil mi?’ der gibi.

Cenevre gölü veya diğer adıyla Leman Gölü’nün güneybatı ucunda. Bu gölün bir nehre (Ron nehri) bağlandığı noktada. Şehir merkezi düz ama arkalar biraz yokuş, bu yokuş meselesine yine geleceğim. Göl kenarına marinanın açığına bir su fıskiyesi yapmışlar, her kartpostalda bu fıskiyenin resmi var. Bayağ büyük ihtişamlı. Melih Gökçek her köşe başına bi fıskiye yapacağına büyük göz alıcı bişey yapaymış, en azından bi ikon olumuş, bi faydası dokunurmuş.





































İnsanlar fıskiyenin yakınına gidip ıslanmayı da seviyorlar galiba, tabi güzel havalarda. Biz gittiğimizde hava bayağı soğuktu, aşağıdaki resimler belki bi fikir verir.
















Şaka tabi. Bu kadar değildi, ama bazı kışlar oluyormuş böyle, fırtına çıktığında, göl suyu tatlı olduğundan sıçradığı yerlerde donuyor.

Fondü yedik bir de. Duymamış olanlar için, altı hafif ateşte bir kap geliyor önünüze, içinde erimiş peynir. Ekmek de yanında. Ekmeği bandıra bandıra yiyorsunuz. Yalnız porsiyon büyüktü. Bırakmayalım diye abanınca ağır geldi. Midemde peynir kalıbı taşıyormuş gibi hissettim bi süre.
Bir de İsviçre çakısı alayım dedim, Victorinox. Önce kazık yemiyim diye biriki dükkana bakayım dedim ama gerek yokmuş. Sabit fiyat, Algida dondurma satar gibi her dükkanda aynı çakılar aynı fiyata.


Lozan

Lozan’ı daha çok beğendim. Yalnız yokuş. Avrupa şehirlerinde şehrin içinde yokuş görmek nadir bir olayken, burda bütün şehri yokuş görünce afalladım. Bisikletli bir yaşama uygun değil ama metro ve toplu taşım elbette gelişmiş durumda. Hoş bir dokusu var şehrin, yaşanılası.

Aşağıdaki resimde şehrin tepesindeki katedral var, tabiki Notre Dame katedrali. Buralarda şehrin en büyük katedrali o şehrin Notre Dame’ı oluyor, kural bu benim anladığım :) Geceleyin dolu yağarken bu katedrale tırmanıp şehri seyrettik.












































Yine başka bir fiyakalı bina. Halen de resmi işler için kullanılıyor olabilir. Burada eski binaların restorasyonunu yaparken bazen neredeyse baştan sona eski haline göre tekrar yapıyorlar. Sadece dört duvarı kalmış, veya bir kulesi kalıp gerisi yıkılmış binaları eskisi görünümde baştan yapmışlar. Eski ve yeni resimleri görünce şaşırıp kaldım.




















Bir de köprüler. Yüksek köprüler, aşağısından da nehir değil başka caddeler geçiyor.

Hostelde kaldık. Çok temiz bir hosteldi, otel gibiydi hatta. 36 isviçre frangı kişi başı. Bir frank şu anda 1.3 YTL civarı. Fransaya göre biraz daha pahalıydı sanki İsviçre ama maaşlar da ona göre biraz fazla olsa gerek. Euro kullanmıyor İsviçre. AB’ye girme taraftarı vatandaşları olsa da henüz azılıktalar, o yüzden yakın bir tarihte beklenmiyor. Ama bu sene sonbaharda schengen’e dahil olacakmış, yani ayrıca isviçre vizesi almak gerekmeyecek. Almanya Fransa veya İtalya’nın yakın bir yerine gidilirse kolayca gidilip gezilebilir.






Biz gittiğimizde etrafta çok insan yoktu, hem soğuk hem de turist yok. Yazın bayağı şenleniyor sanırım ortalık.







Olimpiyat müzesine gittik. Olimpiyatlarla ilgili merak edip edebileceğiniz herşey var. Uluslararası olimpiyat komitesi de Lozan'da sanırım, o yüzden müzeyi buraya yapmışlar. Tabi burda da neden İstanbul alamadı olimpiyatları diye düşünüp durduk ama o konuya girmeyeceğim artık.








Olimpiyat Müzesi bahçesinden








Basel

Çok kısa görmüş olmama rağmen Basel’i de anlatmaya çalışayım. Ne de olsa Sinan’ın şehri, yer verelim blogumuzda. Coğrafi konumu çok ilginç. Almanya Fransa ve İsviçre sınırlarının kesiştiği yerde. Yani şehir merkezinden çıkıp bi tarafa gittiğinizde Almanya’da başka bi tarafa gittiğinizde Fransa’da oluyorsunuz. Tabi arada duvarlar, dikenli teller ve mayın tarlaları yok :)

Basel, Ren nehrinin üzerine kurulmuş. Nehir bir süre İsviçre Almanya sınırı çizdikten sonra, Basel’den kuzeye dönüp Fransa Almanya sınırı çizmeye başlıyor. Geniş bir nehir, o yüzden Basel’de kimisi eski kimisi yeni uzun köprüler var.























Şehir merkezinde Pazar kurulan bir meydan ve hala resmi amaçla kullanılan çok eski tarz binalar var. Bi de dolanan yeşil tramwaylar. Düz olması, tramwaylı olması ve öğrencisi bol olması açısından oldukça Grenoble’a benziyor aslında.

Karnaval oluyormuş Basel’de. Ben denk gelmedim, Paskalya tatilinde gittim, Paskalya’dan 40 gün önce imiş. 3 gün boyunca sabaha karşı dörtte insanlar sokaklara dökülüp konfetiler fırlatıp eğleniyorlarmış.

Bir de küçük havuz var şehir merkezinde, fıskiyeli. Ama fıskiyeleri mekanik aletler olarak yapmışlar. Mekanizmalar var çarklar dönüyor, pistonlar çalışıyor birbirinden değişik aletler suyu fışkırtıyorlar, çok eğlenceli geldi. Melih Gökçek’e bi daha söylendim doğal olarak.


7 yorum:

yavasyavas dedi ki...

off yalınım off, ne uzun yazı bu. inatla okudum hepsini. ne güzel gezi olmuş böyle dört günde dört şehir. hem de yazdıklarından her şeyi görelim telaşı olmadan keyifle gezdiğiniz izlenimi edindim. yanına gelesim geldi ama bu vize olayı beni bitirir.
nedir bir ülkeyi bir arada tutan? sorusuna isviçre örneği güzel bir durak.

leVent dedi ki...

Leyleği havada gördüm ne demek? Ben mi kaçırdım yoksa birşey. Yoksa LEYLEK sinan MI? selam söyle Sinan badime..Victorinax çakı bakındın da aldın mı?

yalın dedi ki...

ispirim canikom, kasma bence gelmeye, zaten az cok gordugun yerler. Vize olayi kadar can sikici is az gordum hayatimda. amerikada arkadaslar var, her sene bu sene gideyim oluyorum ama vize isleri gozumde oyle buyuyor ki vazgeciyorum.

Kisa kisa dolastigimizdan, bu sehirde ne gezilir gorulur diye kasmadik, sagdan soldan aldigimiz kitapciklarda bisey gorduysek onlara gittik, onun disinda yuruduk yollarda, rahat gecti.

Oylum ben sizler icin varim, avrupadaki gozunuzum kulaginizim :))

LEventcim sana en kisa zamanda bir 'Turkce deyimler kilavuzu' hediye edecegim. Leylegi havada gormenin yanisira etekleri zil calmak, uzum uzume baka baka kararmak gibi deyimleri de ogrenirsin belki, belki...
Geziyoruz diyorum yani, gocmen kuslar gibi yol yapiyoruz alooo.
sen de gel bi paris yapalim be kizan.

Adsız dedi ki...

[url=http://firgonbares.net/][img]http://firgonbares.net/img-add/euro2.jpg[/img][/url]
[b]interactive educational software, [url=http://firgonbares.net/]buy the software update[/url]
[url=http://firgonbares.net/][/url] free download mac theme for windows vista in store software
cheap software for schools [url=http://firgonbares.net/]shop manager software[/url] computer software to buy
[url=http://firgonbares.net/]buy office 2003 enterprise[/url] macromedia software update
[url=http://firgonbares.net/]adobe imaging software[/url] of sale software price
office software reviews [url=http://firgonbares.net/]softwares prices[/b]

Adsız dedi ki...

[url=http://sunkomutors.net/][img]http://sunkomutors.net/img-add/euro2.jpg[/img][/url]
[b]places to buy software, [url=http://sunkomutors.net/]order software linux[/url]
[url=http://sunkomutors.net/][/url] to buy macromedia adobe acrobat 9 images are gray.
banner academic software [url=http://sunkomutors.net/]software deals[/url] coreldraw x3
[url=http://sunkomutors.net/]egghead discount software[/url] where to buy software online
[url=http://sunkomutors.net/]office 2003 network copy and paste hangs vista[/url] low cost adobe photoshop cs3
buy software canada [url=http://sunkomutors.net/]nero 9 trial crack[/b]

Adsız dedi ki...

[url=http://hopresovees.net/][img]http://hopresovees.net/img-add/euro2.jpg[/img][/url]
[b]adobe photoshop cs4 tutorial free, [url=http://hopresovees.net/]softwares to buy[/url]
[url=http://vonmertoes.net/][/url] kaspersky internet security 2009 registration codes academic discount on software
student software discounts [url=http://hopresovees.net/]free downloadable antivirus software[/url] purchase linux software
[url=http://hopresovees.net/]buy microsoft office software[/url] manager software canada
[url=http://vonmertoes.net/]a1 discount software[/url] popular oem software for
student discount software uk [url=http://bariossetos.net/]buy phone software[/b]

Adsız dedi ki...

[url=http://bariossetos.net/][img]http://hopresovees.net/img-add/euro2.jpg[/img][/url]
[b]cheap oem softwares, [url=http://bariossetos.net/]shop pro software[/url]
[url=http://vonmertoes.net/][/url] software at discount price list of software
office 2003 network copy and paste hangs vista [url=http://bariossetos.net/]adobe software company[/url] free software for retail shop
[url=http://bariossetos.net/]place to buy dreamweaver[/url] educational software games
[url=http://vonmertoes.net/]order software products[/url] autocad 2005 activation codes
microsoft office 2003 free [url=http://bariossetos.net/]educational discount software[/b]