21 Şubat 2007 Çarşamba

Çırılçıplak

Küstahlığımı nezaketim götürdü
Sadece kendime bakakaldım.
Kararsızlık bir an sürdü
Gizlenen insanların ortasında ben kaldım,
Çırılçıplak.
Selamımı tanıdıklar götürdü.
Saygı bekleyince alçaldım.
Kararsızlık bir an sürdü
Kendini beğenmişler ortasında ben kaldım,
Çırılçıplak.
Ağlamayı ölenler götürdü.
kendimi ölmez sanınca ufaldım,
kararsızlık bir an sürdü.
Ölülerle dirilerin arasında bir ben kaldım,
Çırılçıplak.
Sonsuzluğu ufuklar götürdü.
Yarattığım dünyaların içinde daraldım.
Kararsızlık bir an sürdü
Başlangıç ile bitiş ortasında ben kaldım,
Çırılçıplak.
Aydınlığı bulutlar götürdü,
Yıldızlara doğru yol aldım.
Kararsızlık bir an sürdü.
Varanlar ile duranlar arasında ben kaldım,
Çırılçıplak.

Özdemir Asaf

Herşey Sende Gizli

Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç..
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,

Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

Işte budur hayat!
Işte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...

Can Yücel

16 Şubat 2007 Cuma

Başkalarının görüşlerini umursa(ma)mak

Bir kıssadan hisse öyküsü vardır, belki okumuşsunuzdur önceden. Kısaca şöyle idi:
Bir adam, karısını çocuğunu ve eşeğini alarak uzun bir yola koyulur. Çocuğunu eşeğin üzerine oturtur karısıyla yürür eşek tükenmesin diye. Yakındaki bir köye vardıklarında bunları gören köylüler çocuğu ayıplar “kendisi oturmuş anne-babası yürüyor, ineyim de anne-baba siz oturun demiyor” diye. Adam çocuğunu ayıplamasınlar diye bu sefer çocuğunu alıp karısını oturtur eşeğe. Sonraki köye vardıklarında köylüler kadını ayıplar “prenses gibi oturmuş adamcağızla çocuğu yürütüyor” diye. Adam bu sefer kendisi oturur, sonraki köye vardıklarında da köylüler adamı ayıplar “kendisi oturmuş karısıyla çocuğunu yürütüyor” diye. Hadi der adam hepimiz yürüyelim. Bu sefer enayi der köylüler “hepiniz yürüyosunuz eşek ne işe yarıyor” diye. Hepsi eşeğin üzerinde yolculuk etmeye başladıklarında ise rastlayanlar yine ayıplarlar bunları “hepsi oturmuş üstüne yazık değil mi hayvancağıza diye”.

Başkaları tarafından yanlış anlaşılmamak veya ayıplanmamak uğruna bazen istediğimiz veya doğru olduğunu düşündüğümüz şekliyle davranmıyoruz. Ama hikayenin de desteklediği gibi herkesi mutlu edemeyiz veya herkes tarafından doğru anlaşılamayız. Bu yüzden, doğru olduğunu düşündüğümüz davranış biçimini uygulamalı ve bir miktar insanın da yanlış anlamasını göze almalıyız. Aksi takdirde, “falanca beni bu halde görürse ne der?”, “filanca bunu duyarsa ne düşünür?” derken kendimiz olmaktan da çıkıyoruz.

12 Şubat 2007 Pazartesi

bir petrol öyküsü

Bu ayki National Geographic'te ilginç bir petrol öyküsü var: Nijerya
Ama bu alışılageldiği gibi bir zenginlik öyküsü değil. Tam tersi!
Dünyanın en büyük altıncı, Afrika'nın ise en büyük petrol ihracatını gerçekleştiren Nijerya'da kişi başına düşen gayrisafi milli hasıla İran'in 1/6'sı, Birleşik Arap Emirliklerinin ise 1/30'u kadar. Ki bu iki ülke de aynı miktarda petrol ihraç ediyor. Peki ama neden Nijerya yoksulluktan kırılıyor:
* Petrol gelirinin yüzde 70'i yolsuzlukla gidiyor (hükümet, askerler, yerel otoriteler).
* Tesislerin kirliliği ve petrol sızıntısı balıkçılık ve tarımı eritiyor.
* Şirketlerde yerli halk sadece vasıfsız işçi statüsünde çalıştırılıyor (diplomalı olsalar da).
* Yabancı sermayeye karşı isyanlar var. Saldırılar ile insanlar ölüyor ve petrol ihracatı aksıyor.

Derginin web-sitesinde de bulunan haberin özeti:

1956'da Nijer Deltası'nın bataklıklarından ilk petrol nasıl fışkırdıysa, ülkede zenginlik hayalleri de aynı güçle filizlendi. Dünya pazarları, kolayca rafine edilerek benzine ve dizele dönüşen delta ham petrolüne, Bonny Light adı verilen bu düşük kükürtlü “tatlı” sıvıya büyük rağbet gösterdi. 1970 ortalarına gelindiğinde Nijerya, OPEC'e (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) katılmıştı ve devlet bütçesi petro-dolarlarla dolup taşıyordu... Ama her şey ters gitti...

Nijerya'da, boru hatlarından sızan petrol, toprağı ve suyu zehirliyor. Petrolden sağlanan kârı hortumlayan politikacıların ve generallerin ellerini kirletiyor. Ve yine bu sıvı servetten pay almak adına -silah kullanmaktan, boru hattına sabotaj düzenlemeye, yabancı petrol çalışanlarını kaçırmaya kadar- her yola başvurabilecek gençlerin geleceğini karartıyor. Çöp yığınlarıyla dolu kalabalık gecekondu mahalleleri kilometreler boyunca uzanıyor. Sokaklar çukurlarla ve tekerlek izleriyle delik deşik. Habis çeteler okullarda kol geziyor. Seyyar satıcılar ve dilenciler benzin kuyruklarında bekleyen araçlara üşüşüyor. Burası, ABD ile Meksika rezervlerinin toplamından daha büyük bir petrol rezervinin tam ortasında yer alan, Nijerya petrolünün merkezi ve Rivers eyaletinin başkenti olan Port Harcourt. Bu kentin ışıldıyor olması gerekir, oysa çürüyor.

Nijerya'yı yıkıma götüren, ona umut vaat eden şeyin; ülke ihracat gelirlerinin yüzde 95'ini ve toplam gelirin yüzde 80'ini oluşturan petrolün ta kendisi. 1960'ta Nijerya'da ihracatın neredeyse tümünü palmiye yağı ve kakao çekirdeği gibi tarım ürünleri oluştururken, bugün bu ürünlerin ülke dış ticaretindeki payı öyle azalmış durumda ki, ülke ekonomisine katkısı önemsiz ticaret malları olarak tanımlanıyorlar. 130 milyonluk nüfusu ile Afrika'nın bu en kalabalık ülkesi, gıda konusunda kendine yeterken, artık ürettiğinden daha fazlasını dışarıdan alıyor. Rafinerilerinin sürekli arızalanması nedeniyle, petrol zengini Nijerya, akaryakıtının büyük bölümünü de ithal etmek zorunda.

MEND (Nijer Deltası'nı Özgürleştirme Hareketi) adı altında yeraltında faaliyet gösteren silahlı militanların, -çoğunu Shell Nigeria'nın işlettiği- petrol platformları ve pompalama istasyonlarına yaptığı saldırıların şiddetinin geçtiğimiz yıl artması üzerine, ülkede şiddetli bir kriz endişesi tırmandı. MEND ve diğer grupların militanları, askerleri ve güvenlik görevlilerini öldürdü, yabancı petrol çalışanlarını kaçırdı, Çinli petrol şirketi yöneticilerinin ziyaretini protesto etmek için deltadaki Warri kentinde bombalı araçları havaya uçurdu ve nerelere kadar uzanabildiklerini göstermek amacıyla, Gine Körfezi'nde, kıyıdan 40 mil açıktaki bir petrol kulesini ele geçirdi. Bu saldırılar nedeniyle 500.000 varillik günlük petrol akışı durunca, ülke gelir kaybını telafi için açık deniz rezervlerini kullandı.

Örnek ulus olma potansiyeline sahip Nijerya, servetten pay almak adına giderek daha fazla yolsuzluk, sabotaj ve cinayete başvurulan; petrol parasına bağımlı, tehlikeli bir ülkeye dönüştü. Deltadan yarım yüzyıl boyunca çıkarılan petrol, ne yazık ki halka daha iyi bir yaşam sağlayamadı. Aksine, her şeye rağmen daha yoksul ve daha umutsuzlar.