12 Şubat 2007 Pazartesi

bir petrol öyküsü

Bu ayki National Geographic'te ilginç bir petrol öyküsü var: Nijerya
Ama bu alışılageldiği gibi bir zenginlik öyküsü değil. Tam tersi!
Dünyanın en büyük altıncı, Afrika'nın ise en büyük petrol ihracatını gerçekleştiren Nijerya'da kişi başına düşen gayrisafi milli hasıla İran'in 1/6'sı, Birleşik Arap Emirliklerinin ise 1/30'u kadar. Ki bu iki ülke de aynı miktarda petrol ihraç ediyor. Peki ama neden Nijerya yoksulluktan kırılıyor:
* Petrol gelirinin yüzde 70'i yolsuzlukla gidiyor (hükümet, askerler, yerel otoriteler).
* Tesislerin kirliliği ve petrol sızıntısı balıkçılık ve tarımı eritiyor.
* Şirketlerde yerli halk sadece vasıfsız işçi statüsünde çalıştırılıyor (diplomalı olsalar da).
* Yabancı sermayeye karşı isyanlar var. Saldırılar ile insanlar ölüyor ve petrol ihracatı aksıyor.

Derginin web-sitesinde de bulunan haberin özeti:

1956'da Nijer Deltası'nın bataklıklarından ilk petrol nasıl fışkırdıysa, ülkede zenginlik hayalleri de aynı güçle filizlendi. Dünya pazarları, kolayca rafine edilerek benzine ve dizele dönüşen delta ham petrolüne, Bonny Light adı verilen bu düşük kükürtlü “tatlı” sıvıya büyük rağbet gösterdi. 1970 ortalarına gelindiğinde Nijerya, OPEC'e (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) katılmıştı ve devlet bütçesi petro-dolarlarla dolup taşıyordu... Ama her şey ters gitti...

Nijerya'da, boru hatlarından sızan petrol, toprağı ve suyu zehirliyor. Petrolden sağlanan kârı hortumlayan politikacıların ve generallerin ellerini kirletiyor. Ve yine bu sıvı servetten pay almak adına -silah kullanmaktan, boru hattına sabotaj düzenlemeye, yabancı petrol çalışanlarını kaçırmaya kadar- her yola başvurabilecek gençlerin geleceğini karartıyor. Çöp yığınlarıyla dolu kalabalık gecekondu mahalleleri kilometreler boyunca uzanıyor. Sokaklar çukurlarla ve tekerlek izleriyle delik deşik. Habis çeteler okullarda kol geziyor. Seyyar satıcılar ve dilenciler benzin kuyruklarında bekleyen araçlara üşüşüyor. Burası, ABD ile Meksika rezervlerinin toplamından daha büyük bir petrol rezervinin tam ortasında yer alan, Nijerya petrolünün merkezi ve Rivers eyaletinin başkenti olan Port Harcourt. Bu kentin ışıldıyor olması gerekir, oysa çürüyor.

Nijerya'yı yıkıma götüren, ona umut vaat eden şeyin; ülke ihracat gelirlerinin yüzde 95'ini ve toplam gelirin yüzde 80'ini oluşturan petrolün ta kendisi. 1960'ta Nijerya'da ihracatın neredeyse tümünü palmiye yağı ve kakao çekirdeği gibi tarım ürünleri oluştururken, bugün bu ürünlerin ülke dış ticaretindeki payı öyle azalmış durumda ki, ülke ekonomisine katkısı önemsiz ticaret malları olarak tanımlanıyorlar. 130 milyonluk nüfusu ile Afrika'nın bu en kalabalık ülkesi, gıda konusunda kendine yeterken, artık ürettiğinden daha fazlasını dışarıdan alıyor. Rafinerilerinin sürekli arızalanması nedeniyle, petrol zengini Nijerya, akaryakıtının büyük bölümünü de ithal etmek zorunda.

MEND (Nijer Deltası'nı Özgürleştirme Hareketi) adı altında yeraltında faaliyet gösteren silahlı militanların, -çoğunu Shell Nigeria'nın işlettiği- petrol platformları ve pompalama istasyonlarına yaptığı saldırıların şiddetinin geçtiğimiz yıl artması üzerine, ülkede şiddetli bir kriz endişesi tırmandı. MEND ve diğer grupların militanları, askerleri ve güvenlik görevlilerini öldürdü, yabancı petrol çalışanlarını kaçırdı, Çinli petrol şirketi yöneticilerinin ziyaretini protesto etmek için deltadaki Warri kentinde bombalı araçları havaya uçurdu ve nerelere kadar uzanabildiklerini göstermek amacıyla, Gine Körfezi'nde, kıyıdan 40 mil açıktaki bir petrol kulesini ele geçirdi. Bu saldırılar nedeniyle 500.000 varillik günlük petrol akışı durunca, ülke gelir kaybını telafi için açık deniz rezervlerini kullandı.

Örnek ulus olma potansiyeline sahip Nijerya, servetten pay almak adına giderek daha fazla yolsuzluk, sabotaj ve cinayete başvurulan; petrol parasına bağımlı, tehlikeli bir ülkeye dönüştü. Deltadan yarım yüzyıl boyunca çıkarılan petrol, ne yazık ki halka daha iyi bir yaşam sağlayamadı. Aksine, her şeye rağmen daha yoksul ve daha umutsuzlar.

1 yorum:

Nart Bedin Atalay dedi ki...

Petrol butun uluslarin belasi.
Zahmetsiz bir zenginlik kaynagi bulununca uretime ve yaraticiliga gerek kalmiyor.
Uretim ve yaraticiliga gerek kalmayinca halka gerek kalmiyor.
Halka gerek kalmayinca da halki beslemeye gerek kalmiyor.
Ilber Ortayli petrolu yolsullastiran zenginlik olarak tanimliyor.

Benim bildigim petrol zengini devletlerin icinde bu zenginligi milletinin refahi icin kullanan tek yonetim Norvec.

Bir de guclu petrol zenginligi ulkeyi degerli kildigindan dis mudahalelere de yol aciyor. Bazilari Turkiye'nin ortadogu ulkeleri icinde gorece demokrasi ile yonetilmesini petrol kitligina bagliyor.

Bu arada Dogu ve guneydogu Anadolunun (petrolun fiyatinin yukselmesi ile birlikte) degerli petrol kaynaklarina sahip oldugu ama devletin bunu cikartmaya yanasmadigi anlatilir durur. Bu dogru ise Turk devletinin dehalar tarafindan yonetildigi tezim icin yeni bir kanit bulmus oluyorum.

ben uzun yorumlar yazmamla unluyumdur. bunu da bilesin.