7 Mart 2008 Cuma

Fransa Macerası : Başlangıç

1 Mart gecesinden itibaren Fransa-Grenoble’dayım. Yavaş yavaş alışmaya başladım. Onu da şuradan anlıyorum, şu ana kadar herşey harala gürele gitti. Yapılması gereken acil şeyler vardı, onları temizlemeye çalışıyordum elimden geldiğince, artık biraz rahatladım. Hala yapılacak işler var ama takvime oturtup rahat rahat yapabileceğim.
Bir haftada düzen anca oturuyor diyebiliriz.
- Eve alış, ev sahibi ile kontrat yap, ilk alışverişleri yap, ilk yemeği yap ve en nihayet ilk Türk kahvesini yap:) ev tamam.
- Ofise gidiş için ulaşımı öğren, ofis anahtarını edin, bilgisayarı kur, manyetik kart ve yemekhane kartı al, çalışma gurubundaki elemanlarla tanış, hoca ile konuş ve kabataslak bir plan yap.
- Şehre alış, evden gidiş gelişi öğren, aylık ulaşım kartı al, gerekli/önemli yerlerin adreslerini al, resim dairelere bırakman gereken evrakları toparla teslim et, harita edin.
- En etkileyicisi de bünyenin alışması. Duygusal ve zihinsel olarak artık ayrı bir ülkede olmanın kanıksanması diyelim. İlk gün biraz afallamıştım. Geliş yolculuğu sırasında olaylar hızlı gelişiyor ve hata yapmıyım diye sürekli yolculuk detaylarına dikkat ediyordum. Gün sonlanıp da kendimi yeni yatağıma bıraktığım anda yolculuk bitmis oldu ve gerisini düşünmeye başladım. Farklı bir ülkede farklı bir yaşam süreceğimi idrak ettim. Hem üzüldüm Türkiye’de bıraktıklarım için, hem de heyecanlandım yaşayacaklarım için. Zihinsel olarak da ilk gün acayipti, Türkçe kitap okurken veya Türkiye’de baktığım web sayfalarına bakarken kendimin Türkiye’de olduğunu sanıp, kafamı kaldırınca başka bir ülkede olduğumu sanıyorum.

Odam 11-12 m2 kadar, temel eşyalar var sadece: yatak, gardrop, masa, kitaplık, etajer. Yastık çarşaf bile yok. Bildiğimden çarşaf nevresim yastık getirmiştim (tabi bi de uyku tulumu:), burdan da bi battaniye ayarladım.































Bu da ben, mikrofonlu kulaklığım ile beraber. VOIPRaider sağolsun, Türkiye ile bedava konuşuyorum internet üzerinden.


Evde salon yok, banyo ve mutfak ortak. Mutfak tek sosyalleşme alanı. Dört kişiyiz: Wajdi (Tunuslu), Ian (İngiliz), Francis (zenci Fransız:) Ian’la rahat ingilizce konuşabiliyorum, diğerleriyle ingilizce fransızca arası bir tarzanca idare ediyorum, zaten çok muhabbet olmuyor. Ian da, ben Fransızca başlarsam konuşmaya Fransızca cevap veriyor. Tabi ben onun cevabını anlamıyorum hemen ama alıştı sağolsun artık yavaş konuşuyor benimle kelimeleri tane tane sarfediyor.

Grenoble çok büyük bi şehir değil ama kendi vilayetinin başkenti sanıyorum. 160000 nüfusu varmış, bunun 60000’i öğrenci. Yani bizim Eskişehir gibi. Şehrin düz olması ve geniş bi tramway ağı olması da Eskişehir’e benziyor. Yukardan uçak geçip durmuyor yalnız Eskişehir’deki gibi :)
















Çoğu Avrupa şehri gibi merkezinden bi nehir geçiyor. Nehrin üzerinde kimi güzel kimi sıradan köprüler var. Şehre en yakın tepede eski bir tapı var dini anlamı olan, manastır gibi bişey olabilir, daha gitmedim. Oraya teleferik çıkıyor. İzmir’de de bir tepeye teleferik çıkıyor da onun gibi. O tepen şehir ayaklarınızın altında.





















Şehrin etrafı dağlarla çevrili fotoğraflardan da gözlemleyebileceğiz gibi, hemen hepsinde de kayak merkezi var, yani yüksekler. Çanak gibi bi coğrafyanın çukur yerinde kalıyor şehir. Hava bazen sıcak bazen soğuk, Ankara gibi. Çoğu zaman rüzgar var yalnız, düzenli bir şiddette uzun süre esebiliyor, şehrin düz olmasından kaynaklı olabilir. Bizim paraşüt uçurtma burda olsaydı iyi uçurulurdu.

Alışveriş de eğlenceli geçti şimdiye kadar. Alışana kadar eğlendirir herhalde. Değişik şeyler satılıyor (mesela sümüklüböcek:), inceliyorum markette. Bize göre bazı şeyler çok pahalı (bizim peynir ve zeytin) ama bizde pahalı bazı şeyler de makul fiyatlı (diğer peynirler ve muz). Genel olarak fiyatlar 1.5 katı diyebiliriz, veya belki YTL yerine Euro koyarak orantılanabilir.

Çalıştığım yer INRIA şehrin biraz dışında. Bir teknoparkın içindeki binalardan birisi, ama en fiyakalısı, çok ‘contemporary art’ bir bina. İlk gün girerken çok heyecanlandım, Microsoft’a girer gibi hissettim kendimi. Bi de ilk gün mail accountu açtılar bana: yalin.bastanlar@inrialpes.fr çok hoşuma gitti, kendimi bişey sandım.


















INRIA binası


Buradaki elemanlar teknik açıdan çok sıkı. Kendi alanlarında önemli makalelerin veya kitapların sahibi insanlar var. Yürürken koridorda karşılaştığınız insanların böyle kişiler olduğunu düşünmek heyecan verici. Doc ve PostDoc’lar da canavar. Benim için çok zorlayıcı bir ortam.

Kendimi geliştirebileceğim pek çok alan var.
- Kendimi araştırmaya verebilirim. Olabildiğince doktora tezini oluşturmaya çalışabilirim. Bunun yanında aynı alanda çalışan diğerlerinin çalışmalarıyla da ilgilenip, destek verip, sonrası için de beraber çalışılabilecek ortaklıklar kurabilirm.
- Fransızcamı geliştirmek için çok çaba sarfedebilirim. Hergün belirli bir miktarda egzersiz yapabilirim, ya da haftada biriki gün olan bir kursa gidebilirim. Olabildiğince Fransızca konuşmaya çalışabilirim.
- Etrafı iyice gezebilirim. Çevre şehirleri, kuzey Fransa, Isvicre, Italya, Monaco diye, her tatil olasılığı değerlendirip hatta bazı haftasonları da kaçıp dolaşabilirim.Tek sorun (tabi ona sorun denirse:) burada bir trade-off var. Yani herhangi birine çok vakit harcamam o açıdan kendimi bayağı geliştirmeme sebep olurken diğerlerine ayırdığım vakti azaltacak. Yani buradan hem akademik açıdan her amaca ulaşmış, hem şakır şakır Fransızca konuşan hem de her yeri gezip tozmuş biri olarak dönemem. Kendime uygun bir denge kurmaya mecburum. Bu açıdan değişik bir macera, çok kısa süreli konferans ziyaretlerine göre veya çok uzun süreli kalışlara göre farklı bir durum. Bakalım ne yapacağım..

5 yorum:

AlperU dedi ki...

Oncelikle oralarda sansin bol olsun. Simdiden ne yapayim diye dusunme boyle seyler planlamaya gelmez zamanla ne yapmak istedigine karar verirsin zaten her sey kendiliginden gelisir. Oralarda gol falan da yok galiba. Bana kalirsa gez toz akademik olarak 6 ayda cok sey olabilirmi bilemiyorum sonucta deneysel calismalar degil senin isin ama belli olmaz tabi. Islerin yolunda olur umarim. Boylelikle diger olaylara da azami derecede vakit ayirabilrisin.
Saglicakla.

Mustafa Yucel dedi ki...

valla Yalin simdi isi sIkI tutarsan ileride seni yine davet ederler (posdok vs), o zaman da bol bol diger aktiviteleri yaparsin. Alti ay da akademide kisa sure tabi, ama sizin islerde uzun da sayilabilir. Umarim keyifli ve dolu dolu gecer... Gorusmek uzere

crawlingsnake dedi ki...

efenim once ben hala senin cidden gittigine inanmiyom sen kesin daha vize alamadin evde oturuyon bizi kandiriyon, onun disin da eger ki gittiysen cok guzel bi yere benziyor, senin kendi cektigin fotolarida gormek isteriz. Oralara nevresim takimi goturup foto makinasi goturmediysen zaten ayrica bi tebrik etmek gerekir. Bu arada sen gittiginden beri cok duzenli olarak ruzgar esti ankarada hep senin yuzundenmis yani belki oralarda da ruzgar kesilir belli olmaz. Ustadim kendine iyi bak bol bol calis bak ben aksamlari caisiyorum sen de calis orda bak tembellik etme sakin. hurmetler efem

yalın dedi ki...

Merci boku:) yorumlariniz icin.
Bizim (isin bilgisayarda yapildigi) alanlarda 6 ay cok kisa bir sure degil. Herhangi bir deney setupi yapmak ve 6 ay icerisinde deney bitirme zorunlulugu olmadigindan, olaylara hizli giris yapilip, ilerlenebiliyor. Onemli olan metodlari tartismis ve burdaki insanlarla olan bilgi alisverisi yapmis olmak. Eger iyi bir baslangic ve plan yapilirsa 6 ay sonra ben Turkiye'ye donunce de islere devam edilir, deneyler o zaman tamamlanir veya ekstra analizler yapilir, paper sonra yazilir v.s.
Bu anlamda biraz sansliyim, tabi sansimi iyi degerlendirirsem.
Ama tabi bunyenin gezme ihtiyacini da ihmal etmeyecegiz. Mart sonu belki Isvicre gezisi, nisanda da haftasonu kayak etkinlikleri gundemde:)

Burda guzel ruzgar esiyor gercekten. Bizim parasut ucurtma burda olsaydi diye hayiflanmadim degil. Siz orda sik kullanin bari Emre de hakkini verin.
Aksam calismalarina da basliycam yavas yavas, duzeni az cok oturttum gibi.

yavasyavas dedi ki...

hey gidi hey. yakinda bir ay olacak senden ayri olali.

gronoble ile ilgili fotolar ne guzel oyle. hele ne nehir ne dag manzarasi bulunan ankara denen ilden bakinca senin adina heyecanlandim dogrusu.

dedigin gibi bizim alanda 6 ay az bir zaman degil. hele alanda iyi insanlarin o anda nelerle ugrastigini gormek, onlarla tartismak ve is yapmak bulunmaz nimet. bu firsati iyi degerlendirmek lazim. zaten her zaman gezersin avrupayi. yakinda zaten avruba birligine girecez, vizesiz gidip gelecez.

serseri seni lozanda gol kenarinda kahvalti ederken arayacagina, canin sikildiginda memleketi ozlediginde araki kiskanmayayim.

opuldun ozlendin